11 Nisan 2013 Perşembe

hi everybody ! I will share writing my blog in a previous...

Selam tekrar. Blog başlığını anlamayanlar için tercüman olarak kendimi tuttum,bırakamıyorum. Malum ingilizce kursuna gitmekle beraber geliştiremediğim bir ingilizcem var.Mal beyanında bulunma sebebiyim,net. Neyse yeterince kendimi ezdim geleyim asıl meseleye.
 Şincik ,bir önceki acmıs olduğum blog sayfamdaki ilk yazılarımızı paylasıyorum. Ben sacmalamasyon ,kendisi emilio santosdur. Paylaşımlar aşağıda olmak üzere öpüldünüz.Sevgiler.

--






Misafirin Açılış Yazısı

Yazmaya nasıl başladığımız değil de, hayata nasıl başladığımız önemlidir sanırım.

Bu yüzden ilk yazımda hayata nasıl başladığımı yazayım;

Sonbaharın kendini yavaş yavaş hissettirdiği serin bir Eylül gecesi, ailenin ikinci çocuğu olarak Ankara'da dünyaya geldi...

Böyle başlamaz hikayem. Hasat zamanıydı. Annem bana 9 aylık hamileyken dahi oruç tutmaktaydı. İslamiyeti yorumlama özgürlüğü olmayan bir kadındı ve haliyle bir büyüğü onu uyarmadığı için oruç tutup karnındaki veledi besinsiz bırakmak zorundaydı. Eğitimci babam ise bu duruma neden müdahale etmedi, bilmiyorum.

Kadir Gecesi viyakladım. Çok baskı yaptılar adımın Abdulkadir olması için. Hiç yoksa Kadir olsun diyenleri bile dinlemedi babam. Kafiyeli gitti, ağabeyimin ismi ile. Benden sonraki ile de bu gelenek sürdü.

Ha, doğduğumda bütün aile heyecanla kız çocuk bekledikleri için biraz bozuldular. Hatta babam bunu burnumun dayımınki gibi büyük olduğunu vurguladığı bir cümlesine taşıdı; "Aman, aynı koca burunlu Servet" dedi. Burnum büyük değil, ona öyle gelmiş.

Hasat zamanı doğmanın bazı avantajları olmuş olabilir, bilemiyorum. Bizim oralarda "düğünün güzün olsun" derler. Zira güz mevsimi hasat olur, para olur. İyi ama doğumun ne faydası olur bilmiyorum, bilemedim.

Üç yıl sonraki doğum günümde ihtilal oldu. Çok can yandı. Bu yüzden birçok kişi bu ihtilal lafını sevmez, darbe der. Şu ara moda zaten darbe lafı.

Aman, darbe oldu da benim müthiş doğum günü partim mi mahvoldu?

Olmuş ile ölmüşe çare olmadığı için, bana da yaşamak düştü.




(emiliosantos kişisinin yazısıdır.)
12102010




--





Artiisssttt

Eveet ,selam öncelikle.

Ben geldim . 

Erlik  ,güzel bir yazı yazmış. Okumaya bu kadar hevesliyken,yazmak nerden çıktı diyorum kendi kendime.Hatta kendi tabirimle yazmak değil de ,saçmalarımla sapanlamak diyorum ben buna.Ama n'apayım her insan evladı gibi benimde hakkım diii mii amaaa ! 


Ben emilio gibi anlatamam olanları.Geçmişi filan.(Erlikle ,emilio aynı kişi )

Hatırladığım şeyler var elbet.Misal 4 yaşındayken teyzem beni yıkıyorken kadına acccunnaa sıcıııımm demişim .Ne cesaretse ,kadın tokatlarsa yeriydi yani .Allahtan dokunmadı bile güldü.O bile kıllığıma gitmişti.Şimdiler de bile sevmem teyzemi.

Doğduğumda babam da bana ahu gözlüm demiş.Aman sonum yaprak dökümünün Leyla'sı gibi olmaz inşaallahhh...

Ben doğduğumda hastaneyi birbirine katmış.İlk göz ağrısııyım olacak o kadar.Annemle beraber yazdıkları bir defter var.Babam sevincini " çok mutluyum Allah'ım bana bir kız çocugu verecek.Onu gezdireceğim .Kucağımda uyutacağım. O'nu izleyeceğim .Uyku tutmadı saat şimdi 06:10 " diye içini dökmüş. Annem de eksik kalmamış.Ben neden bu kadar romantik edalı bir kızım şimdi şimdi anlıyorum :))

Gerçi sevgili babam ,başına böyle bir bela gelceğini bilseymiş.O yazıyı değil yazmak o defterin yanınndan geçmezdi eminim ! Şimdiler de hiç anlaşamayız da ...
Başlık neden artisstt diye düşünenler vardır elbet.Şu sıralar çevremdeki insanlara sitemim bu şekilde.Hadiii ordan artissstt diyorum .
Yine yazcam ama şimdilik gideyim.


(şahsıma ait sacmalarımlasapanlamam)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder